TR
  • English
  • Türkçe
  • Deutsch
  • español, castellano
  • العربية
  • فارسی
  • русский язык
  • українська
  • 中文 (Zhōngwén), 汉语, 漢語
  • Français
  • yerel mimari tarzlar

    Türkiye

    Boğaz Yalı – Yalı Konakları

    Yalı, günümüzde İstanbul boğazındaki güzel köşkleri ve evleri anlatmak için kullanılmaktadır. İstanbul'da yalı geleneği 18. yüzyılda başlamış olsa da Sultan Abdülmecid'in İstanbul Boğazı kıyısındaki Topkapı'dan sonra ikinci saray olan Dolmabahçe Sarayı'na taşınmasıyla 19. yüzyılda Tanzimat Reformu'ndan sonra yalıların sayısı hızla artmıştır. Geleneksel olarak şehirdeki seçkinlerin yazlık evleri olarak kullanılan bu yalıların suyla özel bir ilişkisi bulunmakta ve suyun hemen önünde inşa edilmektedir. Yalıların tekneleri içinse karaya bağlama yerleri bulunmaktadır. Bu yapılar kıyıya yakınlıkları dışında, diğer köşkler veya kasırlar ile çok benzer bir mimari yapıya sahiptir. Bugün İstanbul Boğazı kıyılarında 620 yalı bulunmaktadır. Yalıları tekneyle çıkacağınız bir boğaz turunda en güzel şekilde izleyebilirsiniz.

    Ege - Taş ve Ahşabın Birleşen Unsurları (Foça, Alaçatı, Ayvalık)

    Ege kıyısının kuzey kesiminde sivil mimari mirasının geçmişi 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Çok kültürlü bir çerçevede geliştirilen evler genellikle iki katlı, taş yapılardır.

    Bodrum - Beyaz Badanalı

    Anadolu'nun batı yakasında, Muğla ilinde bulunan Bodrum, Anadolu'nun geri kalanından ve Osmanlı Balkanlarından oldukça farklı özgün bir mimari üsluba sahiptir. İç bölge ile çok az etkileşim gösteren, daha çok Ege adalarından ilham alan coğrafi özellikler, belirli mimari formlarla tanımlanabilir. Doğal çevrenin de Bodrum bölgesindeki geleneksel evlerin yapımında kullanılan malzemeler, teknikler ve tarzlar üzerinde büyük etkisi bulunmaktadır. Örneğin Bodrum evlerinin en önemli özelliği olan saf kireçle boyanmış beyaz renk, aslında iç mekanı serin tutma ihtiyacından kaynaklanmaktadır.

    Cumalıkızık

    Bursa’da bulunan Cumalıkızık, Osmanlı Hanedanlığı'nın en eski beyliklerinin kırsal mimari mirasının en güzel örneklerinden birini temsil etmektedir. Evler genellikle iki veya üç katlıdır, ahşap ve taş kombinasyonu ile inşa edilmiştir. Zemin katta moloz taş ve ahşap duvarlar kullanılmış, avlu ve birinci kat Arnavut kaldırımlı taşlı dar sokaklarla bir sürekliliği temsil etmektedir. İkinci katlar ise canlı renkleriyle dar orta çağ sokaklarına cazibe katmaktadır.

    Balat

    İstanbul'un en renkli ama en eski semtlerinden biridir Balat - Fener… İstanbul'un Yahudi, Anadolu Rumu, Türk ve Bulgar kimliklerinin bir arada yaşadığı önemli bir semttir. İstanbul'un 5. yüzyıla ait ünlü surlarının içinde yer alan mahallesi, 13. yüzyıldan beri ilginç ve otantik mimari tarzlara ev sahipliği yapmaktadır. Bölge, Bulgar Ortodoks Kilisesi, Moğollar Meryem Ana Kilisesi, Ahrida Sinagogu, Surp Hresdagabet Ermeni Kilisesi, Hazreti Cabir Camii ve Fener Rum Patrikhanesi ve St. George Kilisesi ile aynı zamanda 19. yüzyıldan kalma konut mimarisi ile de ünlüdür. Orijinal ahşap mimari, çoğunlukla yangınlar nedeniyle, yerini taş duvar işçiliğine ve daha sonra beton binalara bıraksa da hala tadını çıkarabileceğiniz birçok eski bina bulunmaktadır. Dar ve uzun geçitlerde yer alan 19. yüzyıl teraslı binalarının üst katlarında balkon çıkıntıları vardır.

    Kapadokya

    Kapadokya sadece Türkiye'nin değil, belki de tüm dünyanın en ilginç bölgelerinden biridir. Bu büyülü manzaranın güzelliğini çok az yerde bulunmaktadır. Volkanik faaliyetlerin bir sonucu olarak, tüm alan volkanik kaya tüfüne dönüşen çamur ve küllerle kaplanmıştır. Bu yumuşak şekillendirilebilir kayalar, Kızılırmak Nehri taşkınlarıyla ve rüzgârla aşınarak ilginç oluşumlara dönüşmüştür. Tüf yumuşak bir kaya olduğundan, oyması kolaydır. İnsanlar bu özelliği mağara ve evleri kazmak için kullanmış ve binlerce yıl boyunca bölgeye yerleşmişlerdir. Tüf, mükemmel bir yalıtım sağlamakta, (sadece büyük bir kaya bloğunu oyduğunuz için) daha az mühendislik becerisi gerektirmekte ve daha rahat bir işçilik gerektirmektedir. İnsanlar bu kayalara oyulmuş mağaraları sadece ev olarak değil, aynı zamanda düşmanlarından saklanmak için depo ve yer altı konutları olarak da kullanmışlardır.

    Bölge, 6. ila 8. yüzyıllarda yoğun bir şekilde iskan edilmiş ve yüzlerce yer altı konut inşa edilmiştir. Neolitik dönemden kalma bir höyük olan Aşıklıhöyük kazılarında, burada bulunan evlerde şömine bulunmaması, bilim adamlarını Neolitik dönemde de benzer konutların kullanılıp kullanılmadığını merak ettirmiştir. Görünen o ki, Kapadokya'nın en kalabalık dönemi MS 9. ila 12. yüzyıllar arasındadır. Baskınlardan saklanmaya çalışan yerliler, bu alana taşınmıştır. Yüzlerce kilise, açık hava manastırı, köyler ve hatta yeraltı şehirleri inşa etmişlerdir. Bu döneme ait güzel duvar resimleri günümüze kadar gelmiştir. Bu dönemde tüf kayaçlarının hızla aşınması sayesinde tarım için mükemmel ve verimli bir toprağa dönüşmesiyle vadiler üzüm bağlarıyla doludur. Bölgenin bir diğer ekonomik varlığı da büyük bir gübre olan güvercin guanosunu (gübresini) elde etmek için yapılan güvercinliklerdir. Son yıllarda kaya konutları turizmin ihtiyaçlarına hizmet etmek için butik otellere dönüştürülmüştür. Bu oteller misafirlerine inanılmaz güzellikteki mağara konaklama birimleri sunmaktadır.

    Harran

    Türkiye'nin güneydoğu kesiminde, Şanlıurfa ilinde bulunan Harran, antik Fırat ve Dicle nehirleri arasında önemli bir ovadır. Kasabanın yöresel mimarisi, eşsiz arı kovanı kubbeli evleriyle sadece ziyaretçileri değil, mimarları da kendine hayran bırakmaktadır. Evlerin kökeninin M.Ö. 3. bin yıla ve Mezopotamya Uygarlığı’na kadar uzanmasına rağmen, bugünkü evler arkeolojik kazıların başlamasından sonra, 20. yüzyılın başında inşa edilmiştir. Yöre halkı, kubbeleri inşa etmeyi eski örneklerden öğrenmiş, malzemeleri de harabelerden toplamışlardır. Yapıların yapımında kullanılan çamur, kerpiç ve kil tuğla gibi ana malzemeler yeniden kullanılabilir olduğu için bölgedeki evler; "esnek", "yeniden kullanılabilir" ve "çevre dostu" olarak kabul edilmektedir. Ancak yine de her yıl yenilenmesi gerekmektedir.

    Mardin

    Türkiye'nin Güneydoğu Bölgesi'nde Mezopotamya Ovası'na bakan eğimli bir arazi üzerinde yer alan Eski Mardin, Türkiye'nin en önemli tarihi şehirlerinden biridir. Sıcak ve yağışsız yaz günleri ve ardından soğuk ve karlı bir kış anlamına gelen karasal iklim nedeniyle, ana yapı malzemesi olarak taş, yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Oda ve eyvanlardan oluşan evlerde eyvan; büyük, tonozlu bir salon olup üç tarafı kapalı, dördüncü cephesi ise avluya açıktır. Eyvanların kullanımı bu yapıların en karakteristik unsurlarından biridir. Avlu gibi açık alanlar, daha sonra yapılar arasındaki sokakları sınırlayan duvarlarla çevrilmiştir. Teraslar üzerinde yükselen evlerin karmaşık formu, görsel olarak da ilginç olan organik bir desen oluşturmaktadır.

    Doğu Karadeniz (Rize-Artvin)

    Karadeniz Bölgesi'nin doğu ucunda, neredeyse kıyı şeridinden yükselen keskin açılı dağlar hakimdir. Bu dramatik manzara, bölgenin geleneksel yerel mimarisi üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Evlerin tepelere dağılmış konumları sebebiyle buradaki köyleri yabancılar için tarif etmek zordur. Bu, insanların birbirlerinden uzak durmalarından değil, sadece işledikleri araziye yakın evler inşa etmek için en uygun yeri seçmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu evlerin içleri tamamen ahşap olmakla birlikte, bölgede dış malzemelerle ilgili bazı farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin Şavsat'ta evler geleneksel olarak tamamen ahşaptan yapılırken Trabzon veya Rize'de 'göz dolma' ve 'muskalı dolma' gibi farklı teknikler gözlemlenebilmektedir. Her iki "dolma" tekniği, ahşap çerçeveler arasındaki boşlukları taşlarla veya diğer malzemelerle doldurmak olarak tanımlanabilir.

    Kastamonu

    Türkiye'nin kuzeydoğu kesiminde yer alan Kastamonu'nun mimari mirası, İstanbul ile İç Anadolu'nun yapı gelenekleri arasında geçiş özelliklerini temsil etmektedir. Osmanlı üslubuna göre inşa edilen evler çoğunlukla 3 katlı, 6 odalı, üç kuşağın bir arada yaşadığı yapılardır. Ana yapı malzemesi olarak kereste, taş ve kerpiç kombinasyonu kullanılmıştır. Otantik üçgen saçaklarının yanı sıra zemin katın yaşam alanı olarak kullanılması, bu evleri diğer Osmanlı özel konutlarından farklı kılmaktadır.

    Kars

    Türkiye'nin kuzeydoğu köşesinde yer alan Kars, özel bir mimari mirasa neden olan eşsiz bir tarihe sahiptir. Bugün Kars'ın mimari mirası, 10. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan çok çeşitli kültürel miras yapılarından oluşmaktadır. Pek çok neo-klasik Avrupa tarzı bina ve Art-nouveau özellikleriyle, Baltık taş işçiliğinin güzel örnekleri, ünlü, yerli bazalt taşı ile inşa edilmiştir. İki katlı binaların cepheleri, yanlarda ve arkada kesme kesme ve moloz taşlarla süslüdür. Demir parmaklıklar ve hayvan biçimli çıkıntılı bitkisel kompozisyonların bulunduğu şık bir balkon, binaların cephelerini de süslemektedir.