tarihin ünlü mimarları
Türk mimarisi
Mimar Sinan, Baş İmparatorluk Mimarı (1490 – 1588)
1490 doğumlu, Mimar Sinan veya Koca Mimar Sinan (Büyük Mimar Sinan), zamanında Osmanlı İmparatorluğu'nun baş imparatorluk mimarıdır. Olağanüstü eserleri tüm dünyada bilinmekte ve saygı görmektedir. Ünlü mimar, kariyerine Osmanlı hükümetinde Yeniçeri olarak başlamış ve kısa süre sonra orduda askeri mühendis olarak ün kazanmıştır. 50 yaşında kraliyet mimarları dairesi başkanlığına atandığında, geçmişe baktığımızda uzun kariyerinin ilk başyapıtlarından olan, bir imparatorluk camisi olan Şehzade (Şehzade) Camii inşa etmesi emredilmiştir. Kariyeri boyunca Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murad olmak üzere 3 padişaha hizmet etmiştir. Onun dehası, mühendislik uzmanlığını mimari vizyonuyla birleştirebilmesinden kaynaklanmaktadır. Bir yapının iç mekanını maksimize etmek amacı ile tek ve çok kubbeli türlerle deneyler yapmış ve böylelikle ampirik yaklaşımı sayesinde geometrik bir saflık ve bütünsel bir bütünlük sağlamıştır. Akademisyenler, kendisi tarafından tasarlanan veya inşa edilen 477 yapıyı listelemektedir. Ancak yapılardan yalnızca 196 tanesi günümüze ulaşmıştır. Süleymaniye Camii, Mihrimah Sultan Camii, Kılıç Ali Paşa Külliyesi, Haseki Hürrem Sultan Hamamı istisnai eserlerinden bazılarıdır. Bu inanılmaz portföyünden Edirne'deki Selimiye Camii, büyük ölçüde onun başyapıtı olarak kabul edilmektedir.
Balyan Ailesi (18. ve 19. yüzyıllar)
Tanınmış bir Osmanlı-Ermeni mimar ailesi olan Balyanlar, 18. ve 19. yüzyılda dönemin sarayları, köşkleri ve camileri gibi en önemli imparatorluk binalarını tasarlamış ve inşa etmiştir. Beş kuşak boyunca, Sultan III. Selim'den son padişah II. Abdülhamid'e kadar 6 padişahtan komisyon almışlardır.
18. yüzyılın başında, imparatorluk içinde batının etkisinin artmasıyla beraber Balyan Ailesi de ünlenmiştir. Neo-Klasik ve Barok tarzların kombinasyonundan türetilen Neo-Osmanlı tarzının yaratılmasında büyük ölçüde etkili olmuşlardır. Portföyü Dolmabahçe, dört fabrika, bir kışla, bir cami, yedi kilise, iki hastane, üç okul, iki su bendi, bir çeşme ve bir türbe olmak üzere toplam yedi saray ve sayısız konuttan oluşan Garabed Amira, ailenin en ünlü mimarıdır.
İstanbul, günümüzde dahi ailenin görkemli eserleriyle doludur. Bu eserler arasında Büyük Mecidiye (Ortaköy), Küçük Mecidiye (Çırağan), Çağlayan, Teşvikiye, Hamidiye (Yıldız) gibi camiler; II.Mahmud ve Abdülmecid'in türbeleri; Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan, Yıldız, Küçüksu, Ihlamur, Baltalimanı, Adile Sultan (Kandilli) sarayları; Aynalıkavak, İzmit, Mecidiyeköy, Zincirlikuyu, Ayazağa, Kalendar Hanedanlık Kasrları; Mekteb-i Sultani (şimdi Galatasaray Lisesi); Harp Okulu (Mekteb-i Harbiye); Taksim yakınlarındaki Selimiye, Davutağa, Rami, Gümüşsuyu, Maçka Kışlası ve Taşkışla; Gümüşsuyu Hastanesi; Darphane, Bahçeköy Valide ve Mahmud II barajları; Terkos Su İşleri; Bayezid Yangın Kulesi; Tophane, Dolmabahçe ve Yıldız saat kuleleri bulunmaktadır.
Mimar Kemaleddin Bey (1870 - 1927)
1870 doğumlu Ahmet Kemaleddin, Mimar Kemaleddin olarak da bilinmektedir. Hem geç Osmanlı Dönemi hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde ünlü bir mimar ve restoratörüdür. Tasarımlarında milli kimliği vurgulayan ve böylelikle özgün bir neo-klasik Türk üslubu yaratan Vedat Tek ile birlikte Birinci Ulusal Mimarlık Akımının öncülerindendir. Mimar Kemaleddin, modern Alman mimarisinden derinden etkilenmiş olsa da tam anlamıyla bir Türk mimari ideolojisi ve kimliği yaratmıştır. Bu özelliği ile şu anda İstanbul’da tarihi bir otelin binası olan Tayyare Apartmanlarında görülebileceği gibi muhteşem otantik tasarımlara imza atmıştır.
Vedat Tek (1873–1942)
Vedat Tek, Birinci Ulusal Mimarlık Akımının öncü mimarlarından biridir. 19. yüzyılın sonlarında, 1873'te doğmuştur. Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra Fransa'ya giderek Ecole Central ve Paris'te Ecole des Beaux-arts'da eğitim görmüştür. Kariyerinin başlangıcında, önce Posta ve Telgraf Bakanlığı'na atanmış bir mimar olarak, daha sonra da sarayların baş mimarı olarak Osmanlı hükümetinde yaklaşık 20 sarayın restorasyonu görevi ile önemli bir rol oynamıştır. Kastamonu Valiliği ve İstanbul Merkez Postanesi ilk önemli eserleri arasındadır. Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tasarımı ve inşası için Ankara'ya çağrılmıştır. Haydarpaşa ve Moda Vapur İskeleleri, Sedat Tek'in evi ve Çankaya Gazi Köşkü gibi birçok önemli yapıyı tasarlamaya ve inşa etmeye devam etmiştir.
Turgut Cansever (1921 – 2009)
1921 doğumlu Turgut Cansever, 20. yüzyıl Türk mimarı ve şehir plancısıdır. Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü üç kez kazanmıştır. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde mimarlık okuduktan sonra Sedad Hakkı Eldem'in yardımcısı olmuştur. Kavramsal yaklaşımını bölgesel ifadelere dayandırmıştır. En tanınmış eserleri arasında İstanbul Büyükada'daki Anadolu Kulübü (Oteli) (1951-1956) ve Bodrum'daki Demir Tatil Köyü (1971) bulunmaktadır.
Seyfi Arkan (1903 – 1966)
1903 yılında İstanbul'da doğan Seyfi Arkan, Türkiye Cumhuriyeti'nin erken dönem modernist bir mimarıdır. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci olarak geçirdiği başarılı yılların ardından, burslu olarak hem anlayışını hem de üslubunu etkileyen ve şekillendiren Prof. Hans Poelzig ile birlikte çalıştığı Berlin'e gitmiştir. Atatürk'ün, Çankaya Köşkü'nü tasarlamaya ve inşa etmeye davet etmesi onu dönemin en etkili mimarlarından biri yapmıştır. Birinci Ulusal Mimarlık Hareketi ile çağdaş olmasına rağmen üslubu diğerlerinden farklıdır. Vedat Tek veya Mimar Kemalleddin'in aksine tasarımını ulusal kimlik üzerine kavramsallaştırmamış, evrensel mimari ilkelere odaklanmıştır.
Sedad Hakkı Eldem (1908 – 1988)
Türk modernleşmesinin öncü mimarı Sedad Hakkı Eldem, 1908 yılında doğmuştur. Bir diplomatın oğlu olan Eldem, çocukluğunu ve gençliğini ilkokulda Fransızca, daha sonra lisede Almanca olarak okuduğu Avrupa'da geçirmiştir. Türkiye'ye döndükten sonra Güzel Sanatlar Akademisi'ne kaydolmuş, burada Vedat Tek ve Guilo Mongeri ile çalışma fırsatı bulmuştur. Mezuniyetinin ardından burslu olarak Avrupa'ya gitmiştir. Orada birçok şehri ziyaret etmiş ve Perret ve Poelzig ile çalışmıştır. Hem Türk hem de Avrupalı akademisyenlerden aldığı eğitim, mimarlık üslubunda önemli rol oynamıştır. İlk eserleri art-deco, uluslararası ve Le Corbusier gibi çeşitli Avrupa tarzlarından etkilenmesine rağmen, daha sonraki yıllarda odağını Osmanlı yerel evlerine kaydırmıştır. Tarzı yıllar içinde sık sık değiştiği için Eldem'i karakterize eden tek bir kavramsallaştırma yoktur. Ünlü eserleri arasında Yalova'daki Termal Otel, Ağaoğlu Evi, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi ve İstanbul'daki Florya Tesisleri sayılabilir.
19. Yüzyıl İstanbul Mimarları: Mongeri, Vallaury, D’Aronco
Batılılaşmanın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki etkileri genel olarak Tanzimat Reformları (1839 - 1876) ile başlamıştır. Hareket, Avrupa'nın önde gelen mimari üslubu olan Neo-Klasisizm'i taklit ederek İstanbul'un modernizasyonunu içermiştir. Tarz ilk olarak Avrupalı mimarlar tarafından tanıtılmış ve daha sonra Hristiyan azınlıklardan Osmanlı mimarları işe alınmıştır. İngiliz Büyükelçiliğini inşa etmekle görevlendirilen İngiliz mimar W.J. Smith ve Rus büyükelçiliğini inşa etmekle görevlendirilen İsviçreli mimar Gaspare T. Fossati, birçokları arasında ilk sırada yer almıştır. II. Abdülhamid döneminde Valluary ve Jachmund gibi birçok mimar Osmanlı mimarlık tarihini inşa etmek veya incelemek üzere İstanbul'a davet edilmiş veya gönderilmiştir. Bu çalışmalar, Neo-Klasik ve Osmanlı özelliklerinin bir senteziyle sonuçlanmıştır. Vallaury’nin ünlü binaları arasında Güzel Sanatlar Okulu (1882) ve İmparatorluk Arkeoloji Müzesi bulunmaktadır. Raimondo d'Aronco ise Art-Nouveau özelliklerini İstanbul'a taşımış, eserleri arasında Yıldız Sarayı Köşkü ve Karaköy Camii gibi yapılar yer almaktadır.